19 Haziran 2018 Salı

Gazeteci Nuray Başaran bugünkü köşe yazısında Prof. Dr. Anıl Çeçen’in yeniden baskıya giren “Kıbrıs Çıkmazı” adını taşıyan kitabını değerlendirdi.

 “Kıbrıs Çıkmazı” Adlı Kitabı Değerlendirdi
Gazeteci Nuray Başaran bugünkü köşe yazısında Prof. Dr. Anıl Çeçen’in yeniden baskıya giren “Kıbrıs Çıkmazı” adını taşıyan kitabını değerlendirdi. 
Kıbrıs konusunu dünya jeopolitik gerçeği ve tarihi ile birlikte değerlendiren Kıbrıs Çıkmazı kitabının en dikkat çeken makalesi kuşkusuz KKTC’nn üçüncü İsrail olacağı ile ilgili bölümü diyen Başaran, Prof. Dr. Anıl Çeçen’in sözleriyle yazısına devam ediyor; “Mezopotamya egemenliği için kurulmuş olan ikinci İsrail olarak kukla Kürt Devletinin oluşumu belirli bir aşamaya geldikten sonra benzeri bir süreç , bugünün Roma İmparatorluğu’nu oluşturmaya çalışan ve bu doğrultuda Kıbrıs Adası üzerinden Doğu Akdeniz’e ve de merkezi coğrafyaya girmeye hazırlanan Avrupa Birliği’ne karşı önlemler, Kıbrıs adası üzerinden alınmakta ve bu doğrultuda Kıbrıslı Yahudiler ile beraber Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti de kullanılmaktadır. “.
Yazısında Çeçen’den birçok alıntı yapan Başaran
Yazısında Çeçen’den birçok alıntı yapan Başaran ekliyor; “Geçtiğimiz yaz aylarında gittiğim Ada aynen Çeçen’in bu satırlarında söylediği gibi insana adeta başka bir zamana ya da başka bir şey için ayrılmış bir kara parçası izlenimi veriyordu. Dün Türk askerini davet eden dedelerinin yaşadıklarını bugün unutan ya da ‘dün’leri unutturulan genç nesil ise çok farklı hayalleri çoktan kurmuş durumdaydı.”.
KKTC’nin 82. Vilayet olması konusuna da değinen Başaran “Bugün Afrin’de üniter yapıyı koruyan ‘devlet aklı’, elbette sonrasında Musul ve Kerkük’ten önce Kıbrıs’ı 82. Vilayet olarak ilan etmenin çalışmalarını da yapmaktadır. Detayları ve KKTC’nin neden 82. Vilayet olması gerektiğini yazmaya devam edeceğim.” diyerek akıllara ‘KKTC 82. Vilayet olmalı mı?’ sorusunu getirdi.
İŞTE NURAY BAŞARAN’IN YAZISI
Bugünkü yazımın başlığı Prof. Dr. Anıl Çeçen’in yeniden baskıya giren “Kıbrıs Çıkmazı” adını taşıyan kitabından alınmıştır. 12’nci kez kapılarını kitapseverlere açan Ankara Kitap Fuarı’nda Atatürkçü Düşünce Derneği Standı’nda Prof. Dr Anıl Çeçen’den bu kitabı imzalı olarak almanın ayrıcalığından sonra , uzun zamandır unutturulduğu ve unutulduğu için dile getirdiğim Kıbrıs’ı yazmasam olmazdı. Üstelik de Ortadoğu ile birlikte tüm dünyanın gözü Doğu Akdeniz’e çevrilmişken. Üstelik de hem stratejik, jeopolitik ve hem de bölgedeki enerji kaynakları ve kontrolü noktasındaki rolü nedeniyle küresel sermayenin yeni dönemde en önemli paylaşım adresi olan Kıbrıs’ta kazan kaynıyorken. Ve 1974 Barış Harekatı sonrasında Mehmetçiğin kanıyla alınan topraklar bizden masada alınmaya ve unutturulmaya çalışılırken…Bölgede yeniden düzen kurulmaya dönük çalışmalar kapalı kapılar ardında sürerken.
Önce fuardan bahsetmek gerekirse, hafta içinde bile yoğun ilgi gören fuar doğrusu insanı geleceğe ilişkin umutlandırıyor. Özellikle fuara genç kuşak ve kadınların büyük ilgisinin olduğunu görmek, geleceğe dair ümitleri arttırıyor.
12. Ankara Kitap Fuarı ATO Congresium
Eylül Fuarcılık tarafından Milli Eğitim Bakanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) ve Avrasya Yazarlar Birliği iş birliğiyle gerçekleştirilen 12. Ankara Kitap Fuarı ATO Congresium’da . Bu isimleri yazıyorum çünkü, bu tür faaliyetler ülkenin büyük gelecek ihtiyacı. Bunları yazarak onlara teşekkür etmek istedim. Bu yılki kitap Fuarı’nın onur konuğu Atilla Dorsay. Türk halkının okumayı sevmemekle suçlandığına dikkati çekerken, “Okumayı sevmez” denilen Türk halkının çok büyük yazarlar çıkardığını ve kitapların ilk basımlarının çok yüksek sayılarda yapıldığını söylüyor.
ATO Congresium’da 300’ü aşkın yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı fuarda 10 gün süresince söyleşi, panel, şiir dinletileri ve çocuk aktiviteleri gerçekleşti. Fuar yarın sona erecek.
Konumuza dönersek; Kıbrıs konusunu dünya jeopolitik gerçeği ve tarihi
Konumuza dönersek; Kıbrıs konusunu dünya jeopolitik gerçeği ve tarihi ile birlikte değerlendiren Kıbrıs Çıkmazı kitabının en dikkat çeken makalesi kuşkusuz KKTC’nn üçüncü İsrail olacağı ile ilgili bölümü. Büyük İsrail Projesi ile bütün Orta Doğu’ya el koymak isteyen Siyonist devletin, bu doğrultuda hem bölge devletlerinin iç karışıkıklar ile parçalanmasına yardımcı olduğunu ve bu doğrultuda her türlü terör eylemini destekleyerek bölge ülkelerine taşıyarak ve uygun gördüğü yerlerde Kürt-İsrail oluşumu gibi yeni Yahudi devletleri oluşturduğunu söyleyen Prof. Çeçen şöyle devam ediyor:
Mezopotamya egemenliği için kurulmuş olan ikinci İsrail
Mezopotamya egemenliği için kurulmuş olan ikinci İsrail olarak kukla Kürt Devletinin oluşumu belirli bir aşamaya geldikten sonra benzeri bir süreç , bugünün Roma İmparatorluğu’nu oluşturmaya çalışan ve bu doğrultuda Kıbrıs Adası üzerinden Doğu Akdeniz’e ve de merkezi coğrafyaya girmeye hazırlanan Avrupa Birliği’ne karşı önlemler, Kıbrıs adası üzerinden alınmakta ve bu doğrultuda Kıbrıslı Yahudiler ile beraber Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti de kullanılmaktadır. Özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana kırk yıla yakın bir süre geçmesine rağmen hala belirsiz bir statüde bırakıldığı için Kıbrıs’ın kuzey bölgesi üçüncü bir İsrail devletinin bu bölgede gündeme gelmesi doğrultusunda yönlendirilmektedir. Adayı gelecekte bütünüyle ele geçirmek isteyen İsrail’in KKTC’yi şimdilik bir Türk-Yahudi devleti ya da bir Türk-İsrail Cumhuriyeti’ne dönüştürebilmek için çeşitli girişimlerde bulunduğu görülmektedir. Tarihte Roma saldırısından ders alan İsrail devletinin Avrupa Birliği’nin yeni Roma İmparatorluğu görünümünde merkezi coğrafyaya girişimi önleyebilmek üzere , Kıbrıs’ta bir üçüncü İsrail planını devreye soktuğu görülmektedir. Bu doğrultuda adanın Avrupa Birliği’ne girişine ve bir siyasal çözüme kavuşturulmasına İsrail sonuna kadar karşı çıkmıştır. Ve ABD ile Türkiye üzerindeki etkili Siyonist lobilerini bu doğrultuda seferber etmiştir. Türk siyaseti ve medyasındaki etkili İsrail Lobisi Türk devletinin ve Türklerin İsrail’in çıkarları doğrultusunda kullanılmalarını sağlamış, adadaki Türk varlığı Rumlara karşı, İslam varlığı da Hristiyanlara karşı kullanılarak Kıbrıs sorunu uzun süredir çözümsüzlüğe teslim edilmiştir. Çözümsüzlük adanın kalıcı bir statüye kavuşmasını önleyerek, gelecekte Kıbrıs’ın tamamında bir İsrail yapılanması için kapıyı açık tutmuştur.
Geçtiğimiz yaz aylarında gittiğim Ada aynen Çeçen’in bu satırlarında söylediği gibi insana adeta başka bir zamana ya da başka bir şey için ayrılmış bir kara parçası izlenimi veriyordu.
Geçtiğimiz yaz aylarında gittiğim Ada aynen Çeçen’in bu satırlarında söylediği gibi insana adeta başka bir zamana ya da başka bir şey için ayrılmış bir kara parçası izlenimi veriyordu. Dün Türk askerini davet eden dedelerinin yaşadıklarını bugün unutan ya da ‘dün’leri unutturulan genç nesil ise çok farklı hayalleri çoktan kurmuş durumdaydı. Bugün Afrin’de üniter yapıyı koruyan ‘devlet aklı’, elbette sonrasında Musul ve Kerkük’ten önce Kıbrıs’ı 82. Vilayet olarak ilan etmenin çalışmalarını da yapmaktadır. Detayları ve KKTC’nin neden 82. Vilayet olması gerektiğini yazmaya devam edeceğim.

13 Haziran 2018 Çarşamba

"Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN’LE AVRASYA TARTIŞMASI" Mehmet Ali GÜLLER (Aydınlık Gazetesi 18 Aralık 2011)

ANIL ÇEÇEN’LE AVRASYA TARTIŞMASI
Mehmet Ali GÜLLER
Ulusal Kanal’da Cuma günü 5 saat süren “Gündem Özel” programında NATO’yu ve İslamcı hareketleri tartıştık. İbrahim Horuz’un yönettiği programda İslamcı kimliğiyle Yılmaz Yunak, Eren Erdem ve Kenan Çamurcu, Kemalist kimliğiyle Prof. Dr. Anıl Çeçen ve Bilimsel Sosyalist kimliğimizle de biz yer aldık.

Çözüme dair görüşlerimizde Prof. Dr. Anıl Çeçen’le çok ciddi görüş ayrılıkları yaşadık. Biz, “Türkiye’nin savaş seçeneğinden kurtulmasının yolunu” öncelikle “AKP’den kurtulmakla” başlattık. Ve ABD’ye karşı bölgesel bir ittifakın zorunluluğunu belirttik. Türkiye’nin KKTC ile bütünleşerek, İran, Irak, Suriye ve Azerbaycan’la birlik kurması gerektiğini belirttik. Bu birliğin de aynı zamanda Asya’nın iki büyük gücü Çin ve Rusya’yla ittifak oluşturması gerektiğini vurguladık.

‘DOĞU İRAN’A DESTEK VERMESİN’
Prof. Dr. Anıl Çeçen, Rusya ve Çin’i de ABD gibi “emperyalist” ilan ederek, onlarla ittifak kurulmasına karşı çıktı. Prof. Dr. Çeçen Türkiye ve İran’ın “Çin ve Rus yayılmacılığına karşı çıkması gerektiğini” savundu!

Ve Prof. Dr. Çeçen, daha da ileri giderek “Doğulu güçler İran’a destek vermesin” çağrısı yaptı!

Köklü devlet geleneğine sahip dört ülkeden biri olan İran, kuşkusuz bu türden çağrılara kulak vermiyor ve tersine uzun bir süredir ABD’ye karşı Rusya ve Çin ittifakı arıyor!

İRAN İÇİN ÇİN-RUSYA KALKANININ ÖNEMİ
Prof. Dr. Çeçen’e şunu hatırlattım: “ABD, 2003’te Irak’ı işgale başladıktan sonra, sırasıyla Suriye ve İran’ı da işgal edeceğini ilan etmişti. Aradan 9 yıl geçti. ABD hâlâ İran’a saldıramadı. Neden? Birincisi, ABD Irak’taki direnişi geçemedi; ikincisi, İran birlik ve bütünlük içinde iyi direndi; üçüncüsü, İran, Rusya ve Çin ile ittifak kurarak kalkan oluşturdu.”

Ve Prof. Dr. Çeçen’e “Bugün ‘Doğulu güçler İran’a destek vermesin’ demek, nesnel olarak ‘ABD, İran’a saldırsın’ demek anlamına gelir” dedim.

ORTAK AYRILIKÇILIK SORUNUMUZ
Ancak Prof. Dr. Anıl Çeçen, neredeyse Rusya ve Çin’i ABD’den daha tehlikeli ilan ederek, hem Türkiye’nin hem de İran’ın bu iki “emperyalist” devletin yayılmacılığına karşı çıkması gerektiğini savundu. Ve Prof. Dr. Çeçen, Rusya’nın Çeçenleri, Çin’in de Sincian-Uygur Türklerini katlettiğini savundu!

Prof. Dr. Çeçen’i olmasa bile programı izleyenleri ikna etmek için şunları söyledim:

“Türkiye’nin birden çok tehdit algılaması olabilir. Ama bunlardan hangisi esastır, Türkiye tüm tehditler yerine acaba hangi tehdidi esas alarak mücadele etmelidir? Türkiye’yi Kenya mı tehdit etmektedir? Rusya mı, Çin mi tehdit etmektedir? Hayır. Peki, kim ya da kimler tehdit ediyor? ‘Kuzey Irak’ tehdit ediyor, ABD tehdit ediyor, AB tehdit ediyor… Peki, hangisi asıl tehdit? Elbette ABD tehdidi… O zaman Türkiye esas tehdit olan ABD tehdidine karşı konumlanmalıdır. Nitekim ‘Kuzey Irak’ da aslında bir ABD tehdididir.

PROF. ÇEÇEN’İN NESNEL AMERİKANCILIĞI
“Bugün Rusya ve Çin düşmanlığı yaparak, nesnel olarak Amerikancılık yapmış olursunuz!

“Türkiye’nin Kürt ayrılıkçılığı sorunu, İran’ın Azeri ayrılıkçılığı sorunu, Rusya’nın Çeçen ayrılıkçılığı sorunu ve Çin’in Sincian-Uygur ayrılıkçılığı sorunu benzerdir ve ABD kaynaklıdır! Camdan evi olan, komşusuna taş atmaz!

“İttifaklar, masa başında oluşmaz. İttifaklar, aynı tehdide karşı mücadelede oluşur. Türkiye’nin geçen dönemde İran’la ittifak kurmasının temelini, Ankara’nın Halkın Mücahitleri örgütünü, Tahran’ın da PKK’yi karşılıklı terörist ilan etmesi oluşturmuştu.”

RUSYA ve ÇİN DÜŞMANLIĞININ KAYNAĞI
Türkiye’de bazı kesimlerin iflah olmaz Rusya ve Çin fobisinin temelini ne oluşturuyor? Orta Asyacılık mı? Pan-Türkçülük mü? Turancılık mı?

Kendisini Kemalist olarak niteleyen Prof. Dr. Anıl Çeçen bu gruba giriyor mu bilemiyoruz ama bizce Türkiye’de bu fobinin temelini anti-komünistlik ve NATOTürkçülük oluşturuyor!

Prof. Dr. Çeçen’in kendisini tarif ederken “NATO düşmanı değilim” demesi ve NATO’nun BM’ye bağlanmasını istemesi bize ilginç geldi.

NOT: Yeni kitabımız “Hükümet – PKK görüşmelerini” imzalamak için, bugün okurlarımızla Cadde Bostan Kültür Merkezi’nde buluşuyoruz 12.00 ile 18.00 saatleri arasında Kaynak Yayınları standında olacağız. Bekleriz…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Aralık 2011

9 Haziran 2018 Cumartesi

"PROF. DR. ANIL ÇEÇEN’E YÖNELİK ALEYHTE YAYINLARIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ" - Kemalist Yazar Hüsnü MERDANOĞLU

PROF. DR. ANIL ÇEÇEN’E YÖNELİK ALEYHTE YAYINLARIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Kemalist Yazar 
Hüsnü MERDANOĞLU

Ülkemizin yetiştirdiği saygın bilm adamlarından Prof. Dr. Anıl Çeçen, çağrılı olarak gittiği TBMM İnsan Hakları Komisyonunda 11 Ocak 2012 günü bir konuşma yapmış, ertesi gün kimi yayın organlarında ve Internet ortamında, Sayın Çeçen’e yönelik bir linç girişiminin başlatıldığı gözlenmiştir.
Sayın Anıl Çeçen’e yönelik çarpıtılmış yayınlarda şu cümleler dikkat çekici olmuştur:
“İnsan hakları hocası, insan haklarından sınıfta kaldı.”
“İnsan haklarına sahip çıkalım ve böyle ırkçılara insan hakları derslerini verdirtmeyelim.”
“Ulusalcı-Kemalist hocalar söz konusu ise düşünmek gerekir.”
“YÖK niye susuyor?”
“Halkı birbirine karşı nefret duymaya teşvik eden, bu anlayışa karşı savcıları göreve çağırıyorum.”
“Anıl Çeçen’le insanlığı tartışmam”.
Tarafsız ve sorumlu gazeteci anlayışına yaraşır olarak Anayurt gazetesinin Internet sitesinde (http://www.anayurtgazetesi.com/“GÜNCEL DİZİ” bölümünde) söz konusu Komisyon tutanakları yayınlandıktan sonra, anlaşıldı ki; tüm saldırı, eleştiri ve yargısız infaz girişimleri, tutanaklar okunmadan peşin hükümle yapılmıştır.
Örneğin; Prof. Dr. Anıl Çeçen söz konusu konuşmasında;
“Hak ve özgürlükler, küresel emperyalizm tarafından kullanılmakta ve istismar edilmektedir” dediği için mi sınıfta kalmıştır ya da ırkçıdır?
Yoksa; “İncirlik Üssü'nün kurularak İsrail'in Türkiye'den Arap ve İslam dünyasına karşı kurulduğunu görüyoruz ki, Çekiç Güç de aynı şekilde uluslararası hukuka aykırı bir şekilde kurulmuştur.” vurgusunu yaptığı için mi, insan hakları dersi vermemelidir.
“İsrail varsa bu İncirlik Üssü sayesinde vardır. Bugün ikinci bir İsrail Kuzey Irak'ta kuruluyorsa, bu Çekiç Güç sayesindedir.” tespitinden dolayı mı YÖK’e şikâyet edilmektedir.
“O bölge halkının Türkiye Cumhuriyeti devletini düşman görmesinin yanlış olduğunu vurgulamak istiyorum. Çünkü burada eğer böyle bir devlet varsa, bu oluşumunda, verilen Ulusal Kurtuluş Savaşı, Güneydoğu halkıyla, Doğu Anadolu halkıyla batı Anadolu halkının ortak hareket etmesiyle verilmiştir ve o nedenle, Birinci Dünya Savaşı sonrasında bir imparatorluğun çöküşünden sonra böylesine bir büyük devlet” kurulmuştur dediği için mi! Ya da bölge halkından “kardeşlerimiz” diye söz ettiği için mi ! savcılar göreve çağrılmaktadırlar.
“Orta Doğu tarihine baktığımız zaman, bu coğrafya dışarıdan gelen, bölge dışı güçlerin bu coğrafyaya egemen olma noktasında, terörün beraberinde ortaya çıktığını ve kullanıldığını” söylediği için mi ! kendisi ile insanlığı tartışmamak gerekiyor?
**
Sayın Anıl Çeçen’e yönelik kimi yazarların linç girişimlerini, Kemalizm’e ve Kemalizm’in savunucularına yönelik art niyetlerine yormak ve anlamak mümkündür. Ancak, kimi köşe yazarlarının ve İnsan Hakları Komisyonundan tutanakları alabilecek, okuyup anlayabilecek durumda olanların, tutanakları okumadan, yargısız infaz girişiminde bulunmalarını anlayabilmek için; “bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olma” çabasında olanların, gerçek niyetlerini anlamak gerekir.

6 Haziran 2018 Çarşamba

Gazeteci-Yazar: Metin HASIRCI "Yeni Marmara" Gazetesinde Yazdı: Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN


Metin Hasırcı
Profesör Anıl Çeçen
26 Kasım 2017 21:57
Özgeçmiş: 
Prof. Dr. Anıl Çeçen, 1948 yılında Ankara'da doğdu. Ankara Koleji'ni ve AÜ Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1971'de avukatlık stajını tamamlayarak Türkiye ve Ortadoğu Enstitüsü'ne asistan oldu. 12 Mart dönemi İdari Reform Komisyonu'nda Merkezi İdare Sekreterliği yaptı. Üniversite öğrenciliği yıllarından başlayarak Ulus, Barış ve Halkçı gazetelerinde araştırmacı ve köşe yazarı olarak çalıştı. 1970-1978 arasında arkadaşlarıyla birlikte aylık Adım Dergisi'ni yayımladı. 1972'de AÜ Hukuk Fakültesi'ne asistan oldu. 1974-1978 arasında Halkevleri Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1972-1978 arasında Halkevleri Atatürk Enstitüsü Genel Sekreterliğini, 1975-1977 yıllarında Halkevleri 2. Başkanlığı’nı,1974-1978 arasında Unesco Eğitim Komitesi Sekreterliğini, 1976-1986 yılları arasında Sanat Kurumu Başkanlığını yürüttü. 1984 yılından başlayarak serbest avukat ve yazar olarak çalışan Çeçen, 1990'da Danıştay kararıyla üniversiteye döndü. Halen AÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku öğretim üyesidir. Bilim ve düşünce dergilerinde otuzdan fazla bilimsel araştırması yayımlanan Çeçen'in başlıca yapıtları şunlardır: Sendikalizm, Ankara, 1970; Türkiye'de Sendikacılık, Özgür İnsan, Ankara, 1973; Adalet Kavramı, May Yayınları, İstanbul, 1981; Sosyal Demokrasi, Devinim Yayınları, Ankara, 1984; Kültür ve Politika, Hil Yayınları, İstanbul, 1984; Türk Devletleri, İnkılap Yayınları, İstanbul, 1986; Tarihte Türk Devletleri, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1986; İnsan Hakları, Selvi Yayınları, Ankara, 1990; Halkevleri, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1990.
Muhterem okurlarım, 
Yukarıdaki biyografi Google'dan alınmıştır. Buradaki çalışmalarını anlatan satırlarda değerli bir ilim adamının başarı karnesi olarak tanımlarsak isabet etmiş oluruz diye düşünüyorum. Bu başarılara nail olmuş Sayın Anıl beyefendiye acizane tebriklerimi lütfen kabul buyurmasını istirham ederim. Bu yazıma Sayın Çeçen'i "Ankara Kalesi" başlıklı söyleşisinde Atatürk-Ulus Devlet- Kapitokrasi başlıklı yazısının 2. sayfasında muhterem merhum Prof. Dr. Necmeddin Erbakan'ın çeyrek asır önce bir konuşması esnasında Milli Görüş hakkında Atatürk ile alakalı olarak, "Eğer Atatürk sağ olsaydı, Milli Görüşçü olurdu" dile getirmişti. Sayın Çeçen yıllar sonra bu mevzuya söyleşi sırasında temas etmiş, Sayın Zeki Şahin Bey'in elektronik postama forward etmiş bulunduğu yazının ehemmiyetini müdrik olarak Yeni Marmara Gazetesi okurlarımla paylaşmayı kendime vazife bildim. Erbakan Hocamızın o beyanatı sonrasında ortalığa bir sessizlik çökmüştü. Milli Görüşçülerin bu sözler karşısında farklı değerlendirmeleri olmasına rağmen bunlar pek yaygınlaşmadı. Milli Görüşçüler dışındaki siyasiler ise, İhsan Sabri Çağlayangil merhumun 12 Eylül darbesine takaddüm eden günlerde Erbakan Hocamızın dile getirdiklerine Cumhurbaşkanlığına vekaleti içindeyken kendisine tevcih edilen bir soru üzerine Sayın Çağlayangil şöyle cevap vermişti mealen: "Sayın Erbakan kendine mahsus nezaket cümleleri içinde ülkemizin en önemli meselelerini mizahi bir üslupla dile getirmektedir" şeklinde olmuştu. Geçen zaman dilimi ki, bu 37 seneyi kapsamaktadır. Sayın Çağlayangil'in bu beyanı gibi merhum Erbakan Hoca'nın bu beyanına o zamandan bu yana Atatürk'ün Milli Görüşçü olurdu ifadesine temas eden ciddi bir temas hatırlamıyorum aziz okurlarım. Değerli söyleşisinde Anıl Hoca'nın yer alan bölümü aynen aktarayım inşallah.
“Merkez sol ile merkez sağın ikisinin birden batı taklitçiliğine yönelmesi yüzünden"
“Merkez sol ile merkez sağın ikisinin birden batı taklitçiliğine yönelmesi yüzünden Atatürk sahipsiz kalınca, Türkiye'nin halk tabanını oluşturan kitlenin içinden çıkan Milli Görüş hareketi Atatürk'e sahip çıkmak zorunda kalmıştır. Milli görüşün kurucusu ve öncüsü olan önder ‘Atatürk yaşasa idi Milli Görüş partisinden yana olurdu’ demiştir. Çünkü; batı emperyalizmi ile savaşarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş olan kurucu cumhurbaşkanı Atatürk’ün en büyük ilkesi bağımsız devlet yaratabilmek için antiemperyalizm olmuştur. İslamcı tabandan milli çizgide antiemperyalist bir hareket doğması biraz da merkez sağ ve sol partilerin batı emperyalizmine karşı teslimiyetçi bir tutum içine girmeleri yüzünden ortaya çıkmıştır. Bugün ılımlı bir İslamcı harekat adına öne çıkan hareketin gelmiş olduğu yeni aşamada Atatürk'e sahip çıkması ve bu açıdan Atatürkçülüğü yeniden gündeme getirmesinin nedeni, hareketin Milli Görüş tabanından doğması yüzündendir. Milli Görüşün öncüsü ve kurucusu olan siyasal önder de, tıpkı cumhuriyetin kurucusu gibi hem tam bağımsızlığı savunmuş, hem de Batı'nın emperyal devletlerinin saldırılarına karşı ödünsüz bir antiemperyalist bir yol izlemiştir. Milli Görüş geleneği bir anlamda ulusal Kurtuluş Savaşı günlerinde örgütlenen Kuvay-ı Milliye Hareketinin devamı olmuştur. Milli Görüş bir anlamda Atatürk'ün partisinin ve merkez sağ partilerin ihmal ettiği Kuvay-ı Milliye çizgisinin bugünkü temsilcisi olmuştur. Milli Görüş uzantıları bu nedenle Atatürkçü çizgiye gelebilmişlerdir.
Soğuk savaş günlerinde
Soğuk savaş günlerinde Türkiye’nin Müslüman potansiyeli Milli Görüş çatısı altında toplanmış, ama küreselleşme dönemine geçildiği zaman bu hareketin içinden yenilikçiler, ulus devlet sınırları dışına çıkan Türk miileti yerine İslam ümmetine öncelik veren bir ılımlı İslam hareketini uluslararası konjonktüre uygun bir biçimde örgütleyerek Türk siyasetinde öne çıkmışlardır. Küresel rüzgarların etkisiyle Türkiye’de bir geçiş dönemi yaşanmış ve çeyrek yüzyıllık bir zorlamaya rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminden gelen modeli değiştirilememiştir. Küresel emperyalizmin, Siyonizm ile işbirliğine girerek, eski Osmanlı toprakları üzerinde ABD benzeri bir kırk eyaletten oluşacak Ortadoğu Birleşik Devletler Projesi merkezi alandaki bütün devletleri parçalamaya kalkıştığı aşamada bölgedeki devletlerin çatısı altında yaşayan Ortadoğu halkları böl ve yönet oyununa şiddetle karşı çıkarak ve devletlerinin yanında yer alarak bu oyunu bozmuşlardır. Küresel şirketler ile ulusal devletler arasında terör ve tarikat üzerinden yaşanan bu oyunu emperyalizme karşı sıkı direnen bilge halkları ve devletleri kazanma aşamasına gelince ılımlı İslam ile öne geçen siyasi hareket yeniden geldiği çizgiye dönerek ve yeniden Milli Görüş gömleği giyerek Kuvay-ı Milliye Atatürkçülüğüne dönmüştür. Uluslararası konjonktürde küreselleşme biterken bölgeselleşme başlamış ve bölge devletleri ile halkları tekelci küresel şirketler ile işbirlikçi tarikatlerin gündeme getirdiği bölünme, parçalanma sürecine karşı çıkarak eskisi gibi emperyalizme karşı direnişe geçmişlerdir. Bu mücadeleyi Türk milli devleti de kazanırken, milli burjuvazi ve merkez sol partiler de kaybetmişlerdir. Yeniden başlayan millileşme süreci içinde Milli Görüş hareketi ve onun uzantıları, Türkiye'de Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü desteklediklerini ortaya koymak zorunda kaldıklarında bu birikimin içinden çıkan ılımlı İslamcı akım da bu yeni duruma uyum sağlamak üzere yeni Atatürkçü açılımı sağlamak üzere gündeme getirmiştir. Konuya siyaset bilimi açısından bakıldığında böyle bir tablo ortaya çıkmaktadır...” demektedir.
Sayın Çeçen'in alıntıladığım değerli yazısı
Sayın Çeçen'in alıntıladığım değerli yazısı, içinde bulunduğumuz hal hasebiyle, vatanseverliğin asgari müşterek olması hususu bu yazıda hem cezbedici hem de birlikteliğin temininde güzel bir beyan olduğu kanaatındayım. İlavem odur ki; vatanın istihlası yani kurtarılması Halife Sultan Vahideddin Han tarafından Mustafa Kemal Paşa'ya görev olarak verilmiştir. Sarı Paşa görevini başarıyla tamamlamıştır. Fiemanillah.

1 Haziran 2018 Cuma

(EN YENİ VE GÜNCEL) ÖZGEÇMİŞ "Prof. Dr. Anıl Çeçen" 01 Haziran 2018 - Cuma (En Yeni ve En Son Metin) Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN Web Sitesi, ANKARA

ÖZGEÇMİŞ

(Prof. Dr. Anıl Çeçen)

24 MAYIS 1948 tarihinde ANKARA’da doğdu.

1958 yılında Anıttepe ilkokulunu bitirdi.

I966 yılında TED ANKARA KOLEJİ’nden mezun oldu.

I970 yılında ANKARA HUKUK FAKÜLTESİ’ni bitirdi.

1971 yılında ANKARA BAROSU’nda avukatlık stajını tamamladı.

1971 yılında TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ’ne asistan oldu . I2 Mart döneminde o dönemin hükümeti tarafından hazırlanan İdari Reform komisyonunda merkezi idare sekreteri olarak görev yaptı .I990 yılı sonrasında 2013 yılına kadar TODAİE yönetim kurulunda üniversite temsilcisi olarak görev yaptı.

1972 yılında ANKARA HUKUK FAKÜLTESİ’ne asistan olarak geçti .Üniversite dergilerinde çeşitli bilimsel araştırmaları yayınlandı.

Üniversite öğrenciliği yıllarından başlayarak ANKARA’da yayınlanan ULUS,BARIŞ,HALKÇI,YENİGÜN, GÜNEŞ ve AYYILDIZ gibi günlük gazetelerde araştırmacı ve köşe yazarı olarak görev yaptı.

1978 yılında Ankara Hukuk Fakültesinde Genel Kamu Hukuku alanında doktorasını tamamladı.

I970’li yıllarda Kemalist ideolojinin aylık dergisi olarak ADIM dergisini arkadaşları ile birlikte yayınladı.Sonraki yıllarda ise HALKEVLERİ Dergisini genel yayın yönetmeni olarak yayınladı.

Asistanlık yıllarında üniversite içinde ve dışında çeşitli araştırma ve eğitim çalışmalarına katıldı.

1974-1975 yılları arasında HALKEVLERİ genel sekreterliği görevini yürüttü.

1975- 1977 yılları arasında HALKEVLERİ GENEL YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI yaptı.

1972-1978 yılları arasında HALKEVLERİ ATATÜRK ENSTİTÜSÜ GENEL SEKRETERLİĞİ görevini sürdürdü.

1976-1978 yılları arasında UNESCO Eğitim Komisyonu sekreterliği görevini yürüttü.

1976-1986 yılları arasında Ankara Sanat Kurumu Başkanlığı görevini yaptı .Bu kurumun başkanı olarak başkentte önemli kültürel etkinlikleri yerine getirdi.

1990 yılında arkadaşları ile beraber ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’ni kurdu. Önce kurucu genel sekreter olarak ,daha sonra da genel başkan yardımcısı olarak on yılı aşkın bir süre bu derneğin yönetiminde bulundu ve yurt düzeyinde örgütlenmesinde fiilen görev yaptı .Son yıllara kadar derneğin üst düzey yönetiminde etkin çalışmalarda bulundu.

2000’li yıllarda başkent ANKARA’da Türkiye’nin ilk ulusal düşünce kuruluşu olan AVRASYA STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU’nun kurucusu oldu ve beş yıl süre ile bu kurumun yönetiminde görev yaptı.

TODAİE- TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜNDE , 25 Yıl süre ile yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı.

AVRASYA DOSYASI , STRATEJİK ANALİZ ,JEOPOLİTİK ,2023 , MÜDAFAİ HUKUK ,DÜŞÜN YAZILARI ,YANKI gibi aylık dergilerde düzenli olarak siyaset bilimi ,hukuk,jeopolitik ve stratejik konularda üçyüzden fazla makalesi yayınlandı . Ayrıca haftalık yayınlanan ULUS gazetesinde beş yıl süre ile siyasal konularda makaleleri yayınlandı.

Halen kemalistyaklasim.info isimli internet sitesinde altı yüzü aşkın makalesi yayınlanmaktadır.

1980’li yıllarda üniversitelerde YÖK düzenine geçilirken üniversiteden ayrılmak zorunda kaldı .1985 yılında dışarıdan sınava girerek Genel Kamu Hukuku alanında doçentlik ünvanını kazandı . On yıllık avukatlık döneminden sonra 1990 yılı başında Danıştay kararı ile üniversiteye dönerek Genel Kamu Hukuku dalında Profesör oldu . Bu yıldan sonra yoğun öğretim programları yürüterek , üniversitede Genel Kamu Hukuku ,İnsan Hakları ,Siyaset Bilimi ,Devlet ve Jeopolitik ,Atatürk İlkeleri ve Cumhuriyet tarihi alanlarında çeyrek yüzyıla yaklaşan bir süreçte dersler verdi . Ankara Hukuk Fakültesinin yanı sıra on yıla yakın bir süre Gazi Üniversitesi Hukuku Fakültesinde de Genel Kamu Hukuku dersleri verdi.

1992-1996 yılları arasında Kültür Bakanlığı danışmanı olarak görev yaptı .Aynı süre içinde Birleşmiş Milletlere bağlı olan WİPO isimli uluslar arası düşünce hakları kurumunda Türkiye delegesi olarak görev yaptı . Uluslar arası alanda telif haklarının geliştirilmesi ile ilgili çeşitli toplantılarda Türkiye’yi temsil etti.

1997-2000 yılları arasında Başbakanlık çatısı altında İnsan haklarından sorumlu devlet bakanlığı danışmanı olarak görev yaptı .İnsan hakları yüksek kurulunun oluşumunda ve Başbakanlık çatısı altında insan hakları ile ilgili birimlerin kurulmasında çeşitli görevler yaptı . Türkiye’nin insan hakları sorunlarının çözümü doğrultusunda çeşitli raporlar ve tasarılar hazırladı .Uluslararası insan hakları konferanslarında Türkiye Cumhuriyetini delege olarak temsil etti.

1990 yılında bir grup Türkoloji ve Hungaroloji uzmanı ile birlikte Türk-Macar Dostluk Derneği’ni kurdu . Yirmi yılı aşkın bir süredir bu derneğin başkanı olarak Türkoloji’nin halen merkezi konumundaki Macaristan ile Türkiye’nin ilişkilerinin geliştirilebilmesi için çeşitli ortak çalışmalarda bulundu.

Halen Ankara Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku anabilim dalı başkanı ve gene aynı fakültenin Kamu Hukuku bölümü başkanı olarak görev yapmaktadır . Lisans eğitimi çalışmalarının yanı sıra geleceğin öğretim üyelerini yetiştirebilme doğrultusunda lisansüstü çalışmalara da ağırlık vermektedir.

Genel kamu hukuku ,siyaset bilimi , Atatürk,cumhuriyet tarihi ,jeopolitik,ve strateji alanlarında otuza yakın kitabı yayınlanmıştır. Bu kitapların listesi aşağıda yer almaktadır:

Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN’NİN YAYINLANMIŞ OLAN KİTAPLARI

1- SENDİKALİZM - Ankara 1970 ,238

2- TÜRKİYE’de SENDİKACILIK-Özgür İnsan Yayınları ,Ankara1973,242s

3- ADALET KAVRAMI - May yayınları,İstanbul 1981,272 s.

4- SOSYAL DEMOKRASİ – Devinim Yayınları,Ankara 1984,248s.

5- KÜLTÜR VE POLİTİKA-Gündoğan Yayınları,Ankara 1996,368s.

6- ATATÜRK VE CUMHURİYET-İmge Yayınları,Ankara 1995,384s.

7- DÜŞÜNCE HUKUKU –Doruk Yayınları,Ankara 1995,584s

8- ULUSAL SOL – Toplumsal dönüşüm Yayınları,İstanbul 2005,288s.

9- ATATÜRK VE AVRASYA –Cumhuriyet Yayınları,İstanbul,350s.

10- HALKEVLERİ – Tarihçi Kitapevi,İstanbul 2018,450s.

11- İNSAN HAKLARI –Savaş yayınları,Ankara 2000,371s.

12- İNSAN HAKLARI REHBERİ –Bilim Yayınları,Ankara 1999,844s.

13- ÇEÇENİSTAN DOSYASI –Avrasya Yayınları,Ankara 2002,416s.

14- TÜRKİYE CUMHURİYETİ ULUS DEVLETİ- Fark Yayınları,Ankara2002,620s.

15- KEMALİZM-Fark Yayınları, Ankara 2006,240s.

16- TÜRK DEVLETLERİ –Fark Yayınları,Ankara 2006, 568s.

17- TÜRKİYE VE AVRASYA – Fark Yayınları,Ankara 2006,528s.

18- TÜRKİYE’nin B PLANI– Kilit Yayınları,Ankara 2011,543s.

19- TÜRKİYE’nin AVRUPA MACERASI – Astana Yayınları ,Ankara 2017,486s.

20- KIBRIS ÇIKMAZI – Astana Yayınları, Ankara 2018,424s.

21- GÜNCEL KEMALİZM - Kilit yayınları,Ankara 2009,537s.

22- ADD’nin KİTABI – Tekin Yayınları,İstanbul 2010 ,520s.

23- GÜNÜMÜZDE ATATÜRKÇÜLÜK –Togan Yayınları,İstanbul 2013,392s.

24- TÜRKİYE’nin BİRLİĞİ– Togan Yayınları,İstanbul 2013,520s.

25- TÜRKİYE VE BALKANLAR – Astana Yayınları, 2015, 468s.

26- KAPİTOKRASİ – Tarihçi Yayınevi, İstanbul, 2015, 360s

27- TÜRKİYE’NİN KONUMU – İleri Yayınları, İstanbul, 2015, 416s.

28- ANKARA SAVUNMASI – Astana Yayınları, Ankara 2018,(basılacak)

29- TÜRKİYE VE ORTADOĞU – Destek Yayınları, İstanbul 2018, 550s